25 Mart 2008 Salı

Yaşar Kemal- Ince Memed romanı ozeti indir

yaşar kemal ince memed romanı özeti indir

Toroslar’dan Akdeniz’e uzanan Dikenliözü’ndeki beş köyden birisi Değirmenoluk’tur. Bu köyün insanları köylerinden dışarıya çıkmazlar. Onun için buraların kendine has kanun ve töreleri vardır. Bu kanun ve töreleri Abdi Ağa koyar ve uygular. Dışarıdan kimse gelmez ve karışmaz.
Köyün yağız delikanlılarından Memed günlerdir Abdi Ağa’nın tarlasını sürmektedir. Artık dayanamayacağını anlayınca herşeyi bırakıp Kemse Köyü’ne gider ve Süleyman’a sığınır. Memed’in bu yaptığı aslında bütün köy ahalisinin hayalidir. Memed kışı Kesme Köyü’nde geçirir. Anasını ve köyünü özlemiş olmasına rağmen dönmemekte kararlıdır. Bir gün köyden bir tanıdık onu görür ve bu haberi hemen Abdi Ağa’ya yetiştirir. Bunu öğrenen Abdi Ağa Süleyman’ın kapısına dikilir ve Memed alıp köye götürür. O yaz Memed hasatı yapar ve Abdi Ağa’nın topraklarını sürer. Abdi Ağa ise ceza olarak ona hasatın beşte birini verir. O kış Memed ve anası çok zorluk çekerler.
Memed arkadaşı Mustafa ile ilk defa kasabaya giderler. Yolda iyi, mert bir eşkiya olan ve hayranlık duydukları Kara Ahmet’le karşılaşırlar. Kasabadaki yaşam Memed’i çok etkiler. Ağaların olmadığı herkesin hür olduğu bu hayat özlemiyle Memed sevgilisi Hatçe’yi kaçırmak için köye gider ve barber kaçarlar. Abdi Ağa’nın yeğeninin nişanlısı olan Hatçe ile Memed’in kaçmalarının ardından Ağa’nın adamları ve yeğeni onları yakalamak için izlerini sürerler. Nitekim bulurlar. Aralarında çatışma çıkar. Abdi Ağa’nın yeğeni ölür, Memed yaralanır ve kaçar. Hatçe ise yakalanır. Memed’in sığınacak bir yeri olmadığı için Deli Durdu denilen bir eşkiyanın çetesine sığınır. Çetenin yaptığı haksızlıkları gören Memed Deli Durdu’dan nefret eder.
Bu sırada Abdi Ağa Hatçe’yi cezalandırmak için ona bir tuzak kurar. Yeğenini Hatçe’nin öldürdüğüne jandarmaları ikna eder ve Hatçe hapishaneye düşer.
Eşkiyalığa iyice alışan Memed zulmetmeye dayanamaz ve çeteden ayrılıp yeni dostlar bulur ve onlarla gezmeye başlar. Bir gece köye geldiğinde anasının öldüğünü duyar ve Hatçe’nin başına gelenleri öğrenir. Ardından Abdi Ağa’nın izini sürmeye başlar.
Bu arada Abdi Ağa Memed’i ortadan kaldırmak için bir tuzak kurar. Memed ise kasabada Hatçe’yi bulur ve bir yolunu bulup onu ve arkadaşını hapishaneden kaçırmayı başarır. Köylüleri de Abdi Ağa’ya karşı gelmeleri konusunda yüreklendirir. O kış köylüler Abdi Ağa’ya hasatlarından bir buğday tanesi bile vermezler.
Abdi Ağa Ankara’ya telgraf çeker ve Memed’in gizlendiği yeri ihbar eder. Jandarmalar Memed’i kıstırırlar. Aralarında çatışma çıkar. Tam bu sırada Hatçe doğum yapar. Memed eşi ve çocuğu için teslim olur fakat bu esnada Hatçe vurulur. Memed’in dünyası yıkılır. O sırada çıkan afla serbest kalır. Doğan çocuğunu Hatçe’nin hapishane arkadaşı alır ve Gaziantep’in bir köyüne götürür.
Olaylardan Abdi Ağa’yı sorumlu tutan Memed köye gelir ve Abdi Ağa’yı vurur. Bu duruma sevinen köylü bayram eder. Memed ise atını dağlara doğru sürer ve o günden sonra Memed’den haber alınmaz.
O gün bu gündür Dikenlidüzü Köylüleri, çift koşmadan önce çakırdikenleri ateşe verirler. İşte tam o günlerde Alidağ’ın doruğunda bir top ışık patlar, üç gün üç gece yanar durur.

Namık Kemal - İntibah romanı özeti indir

namık kemal intibah romanı özeti indir

Romanın başlangıcındaki Çamlıca tasvirlerinin sadece genelden özele bir geçiş olduğu konusunda genel bir mutâbakat varken, aslında bu tasvirlerin divan edebiyatında bulunan ‘baharname’lerden esinlendiği dersin hocası tarafından açıklandı. Ayrıca romanda yeralan mısraların bolluğuna Namık Kemal’in romana anlam yoğunluğu katmak için başvurduğu, buna ise kendisini genç yaşında etkileyen Divan Edebiyatı şairleirin yolaçtığı söylendi. Bence de Namık Kemal romanda anlatması çok uzun sürecek ve beyin jimnastiğine açık meseleleri kısa dizeler halinde vermeyi uygun görmüştür, ancak bu tutum romancının mesajı iletme yeteneğine karşı beslenen bir güvensizliğin eseridir.
Arkadaşımızın tartışılmasını istediği ana konu ise Namık Kemal’ın İntibah’ta anlattığı erkeği baştan çıkaran kadının metodları, yani ‘erkek tavlama sanatı’ydı. Arkadaşımız bu önermesine kitaptan çıkardığı; el hareketleri (sf. 26), erkekle konuşma fırsatının aranması (sf.40), erkeğe ‘ilk erkeğim’ olarak hitap edilmesi (sf.44), kinayeli konuşmalar (sf.46), verilmeye çalışılan masum genç kız imajı (sf.48), evlenme teklifinin reddi ve nazlanma (sf.49-50) ve güzel giyinmeyi (sf.73) örnek olarak verdi. Bu örneklerin bazıları çok yerinde bulunurken (mesela Mehpeyker’in Ali Bey’in kendisine olan kızgınlığını yumuşatmak için giydiği beyaz elbise), bazıları (mesela evlenme teklifinin reddi) tartışıldı. Bence de kadının evlenme teklifini reddetmesi erkeğin ona karşı ilgisini arttıracaktır. Bu konuda Mehpeyker’in özgür yaşam ve bir erkeğe kalmama hakkındaki düşüncelerinin Osmanlı toplumunda yaşatılması çok zor olan düşünceler olduğu söylendi.
Ayrıca romandaki bir takım çelişkilere de değinildi. Sayfa 83’ te anlatılan Mehpeyker’in evinde batılı dekor göze çarparken, Mehpeyker’in Ali Bey’e göstermiş olduğu hürmetin bir doğu geleneği olduğu ve doğulu-batılı karmaşasına yolaçtığından bahsedildi. Bu doğu batı karmaşasının iyi-kötü kadın meselesi halinde bütün romana yayıldığı ve iyilerin çok iyi, kötülerin çok kötü anlatıldığı bir roman, yani romantik bir roman olduğundan bahsedildi. Ayrıca romanda yeralan ana karakterlerden Dilaşup’u Namık Kemal’in anlattığı halinin. hocamızca ‘katıksız budala’ olarak yorumlanması tepki topladı. Ancak ben bu tepkiyi kişilerin romanda anlatılan iyi kadın Dilaşup ve kötü kadın Mehpeyker’den hangisini kendisine yakın bulduklarına göre değişeceğina inanıyorum.
Namık Kemal

14 Mart 2008 Cuma

Eflatun'un Felsefedeki Yeri

Eflatun'un felsefedeki yeri ve önemi

Eflatun, kendine çok bağlı olduğu hocası Sokrates'in usçuluğunu ve soyutçuluğunu geliştirdi. Tüm felsefi düşüncelerin özü olan Dünyanın özünün maddi olmayıp manevi olduğu görüşünü ilk kez ortaya attı. Eğitim sistemine Akademi'yi kazandırdı. Konuşmalar biçiminde yazdıkları da Söyleşimler adını aldı. Böylece Antikçağ Yunan düşüncesinin tarihsel gelişimi Platon'la ortaya kondu. Eseri Devlet, daha sonraki yüzyıllarda İngiliz yazarı Thomas More'un 1516'da kaleme aldığı Ütopya adlı iki ciltlik eserine, George Orwel'in "1984" adlı romanına ve başka eserlere, yeni toplum modelleri yaratmak için kaynak oluşturdu.

Refik Halit Karay - Bugünün Saraylısı özeti indir (bugunun saraylisi)

refik halit karay bugünün saraylısı romanı özeti indir


Refik Halit'in önemli bir ölümsüz eseri.. Bugünün Saraylısı..


Postacının pek seyrek uğradığı evlerden Ata Efendinin evine bir mektup gelir. Mektup dayısının oğlu Yaşar’dan gelmiştir. Mektupta Yaşar’ın işi çıktığından dolayı kızını Düzce’den trenle İstanbul’a gönderdiği yazılıdır ve Ata’dan onu gardan alıp ilgilenmesini istemektedir. Zarfta ona yardımcı olması için bir miktar para da vardır. Evdekileri endişe sarar, acaba kız kaç yaşındadır diye düşünmeye başlarlar.

Yaşar üç kere evlenmişti. Eğer kızı ilk karısındansa 18 yaşında bir kız gelecektir ve bu kızı nasıl rahat ettireceklerini düşünmektedirler, çünkü evleri çok büyük değildir. Ayrıca damatlarından da çekinmektedirler. Damatları, devamlı işyerinde kızlarla takılan biraz serseri birisidir. Ama kız son karısından ise 8 yaşında bir kız geleceğini ve onun daha iyi olacağını düşünürler.

Ata Bey gün geldiğinde kızı almaya gara gider. Fakat tanımadığından garın boşalmasını ve en son kalan kişinin de kız olacağını düşünür. Öyle de olur. Garda kimse kalmadığında ona Ata Dayı diye seslenen genç bir kız sesi duyar. Kız 18 yaşında, uzun boylu, ince bir kızdır. Üzerinde siyah bir palto vardır ve başörtülü bir kızdır. Ama Ata onun çok güzel olduğunu düşünmüştür.

Sarı kaşları, bakır rengini andıran gözleri, uzun kirpikleri ve bembeyaz teni vardır. Garda kısa bir konuşmadan sonra vapur yolunu tutarlar. Ata şimdi eve gidince karısı Üftade’ye ne diyeceğini düşünmektedir. Çünkü onlar evde eğer genç biri gelirse geri göndermeyi kararlaştırmışlardır. Fakat Ata Bey onunla çok kısa bir konuşmadan sonra onun duygusal olduğunu anlamış, adını sorarken bile ağlaması onu çok etkilemiştir. Adı Ayşen’dir ama Yaşar ona hep Ayşe dermiş.

Kızı eve (yasak kelime kullandınız)ürür. Üftade çok şaşırır. Kızı Feride ve oğlu Çetin de çok şaşırır. Ama herkes güler yüzlülükle karşılar. Kız banyosunu yapar ve yemeğe gelir. Ata gözlerine inanamaz. Çünkü kız çok güzeldir. İyi ki onu trene koyup göndermedim diye sevinir ama bunu belli edemez. Çünkü Üftade hiç memnun değildir.

Yemekte kız hediyelerden ve babasının ona Alımsızoğulları ticarethanesi vasıtasıyla para göndereceğinden bahseder ve Üftade daha memnun olur. Bu onun memnuniyetsizliğini biraz bastırmaya yetmiştir.

Kız gün geçtikçe İstanbul’a alışmakta, babasının verdiği paralarla iyice süslüleşmiştir. Hayranları artmıştır. Ata’nın sevgisi gittikçe artmaktadır. Birgün plaja giderler. Ata onların denize girme taraftarı değildir. Çünkü damadı Ayşen’i çıplak görecektir. Bundan hoşnut değildir. Fakat mayolarını giyerler ve denize girerler. Ata Üftade ile gazinoda oturur, onları beklerler.

Bu sırada Ata’nın çalıştığı ambarın patronunun oğlu Rüştü onların masasına gelir. Maksadı bellidir. Ayşen’i Ata’nın yanında görmüştür ve tanışmak istemektedir. Biraz konuşurlar, Rüştü kardeşi Serin’i alıp geleceğini söyler. O gittiğinde Ayşen, kızı, damadı masalarına gelirler. Az sonra Rüştü de kız kardeşiyle gelir. Rüştü çok ağır başlı davranmaktadır. Amacı Ayşen’i etkilemektir. Akşam olduğunda onları arabasıyla evlerine (yasak kelime kullandınız)ürür.

Sonraki günlerde Rüştü Ata’ya iyice yakınlaşır. Taksim’de, Beyoğlu’nda, Park Otel’de eğlencelere Ata’yı ve ambarda çalışan İsmail Bey, karısı, baldızı, kızı ile eğlenmeye (yasak kelime kullandınız)ürür. Ata, baldız Berin’den çok hoşlanır ve durumdan memnundur. Bir gün İsmail, Ata’yı ve ailesini evine davet eder. Ayşen burada Berin’le çok iyi anlaşır. Moda konusunda ondan destek alır. Onun önerdiği terzilere, kuaförlere gider. Ayşen gittikçe değişmeye başlar.

Daha altı yedi ay önce Düzce’den gelen kız büyük yol katetmiştir. Aylar böyle geçer Ayşen’e hayran birçok kişi çıkar. Adı Taksim’de Sarı Kıza çıkar. Onu herkes tanır. Evlenmek isteyen de çoktur. Başta Rüştü , sonra bir elçi Faruk Senayi Bey , Amerikalı bir subay Mister Tomas.

Yaşar bir zaman sonra İstanbul’a uğramış , Ayşen’e bir ev tutmuştur. Ata ve karısı ona dadılık gibi birşey yapmaktadır. Ata’nın damadı Yaşar’ın sayesinde tüccarlığa başlamış ve bir ev almıştır , oraya taşınmıştır. Ata Yaşar’ın kaçakçılıkla uğraştığını öğrenmiştir ve Yaşar devamlı yurt dışına gidip , arada sırada uğramaktadır.

Ata Ayşen’in ayrılmamaktadır. Her yere beraber gidemektedirler. Ayşen’in talipleri Ata’ya çok yakınlık göstermektedirler, çünkü Ata Ayşen’e babasından daha yakındır. Elçi ona bir apartman vereceğini söyler, Tomas onu dünyanın her yerine (yasak kelime kullandınız)üreceğini söyler , Rüştü’nün ise büyük bir mirası alacağı kesindir. Fakat Ayşen’in hiçbirinde gözü yoktur. O süsü ve hava atmayı çok sevmektedir. Bu yüzden üçünü de hep oyalamaktadır. Onlara oyunlar yapmaktadır. Ümitlendirip yüzüstü bırakmaktadır. Ama üçü de pes etmeden peşindedirler.

Birgün Ata ve Ayşen Dolmabahçe Sarayı’nda bir baloya giderler. Balodan çıkarken çıkan karmaşada , Ata paltosunu kaybeder ve başka birinin paltosunu alır. Gazeteye ilan verirler ve sahibi gelir. Sahibi Mısır’da genç bir paşadır. Adı Rüveyha Said’dir. Ayşen’i o da görür ve çarpılır. Artık bir niyetli daha vardır.

Ayşen ilerleyen günlerde Said’e iyice yaklaşır. Onunla evlenmeyi kafasına koyar. Pasoportunu gizlice çıkrtır. Mısır’a gitmeyi planlar. Dayısının bundan haberi olur. Onunla konuşur ve ondan ayrılacağı için çok üzülür. Ama bu olayın Rüştü tarafından duyulmasıyla işler karışır. Rüştü Mısır’a sadece paşanın gideceğini bildiğinden , ona oyun oynandığını düşünür. Ata’ya çok kötü bir dille konuşur ve onu tehdit eder.

Bunun üzerine Ata onunla hiç konuşmayarak işinden ayrılır ve Ayşen’i Mısır’a kendi elleriyle gönderir. Ayşen orada evlenir ve hayatını sosyete içinde geçirir. Dayısıyla arada sırada mektuplaşır. Aradan 17 ay geçtiğinde Rüştü Ata’nın yanına gelir. Ondan mazi için özür diler ve onunla görüşmek istediğini söyler. Ona Ayşen’le mektuplaştığını ve onun paşadan ayırılp İstanbul’a gelmek istediğini yazdığını söyler.

Ata buna çok sevinir. Hazırlıklara başlarlar. Eski odasını hazırlarlar. Fakat bir dönem Ayşen’den haber alamazlar ve endişelenirler. Paşanın durumu farketmesinden korkarlar. Birgün Mısır’dan bir elçinin geldiğini öğrenirler. Ata tek başına Ayşen’i sormaya gider ve Ayşen’in Mısır’da zevk verici ilaçlardan morfine başladığını öğrenirler.

Elçi bunun insana geçmişini hatırlattığını , geçmişe özlem duymaya başlattığını söyler. Bunu duyan Ata resmen yıkılır. Bütün hazırlıklar boşunadır. Hiç kimseye gözükmeden hüzün içinde dosdoğru adımlarla yürür. Bunlar basit ömrünün son adımları olmuştur.

Refik Halit Karay - Ago Paşa'nin Hatiralari özeti

refik halit karay - ago paşa'nın hatıraları özeti indir

refik halit karay'dan bir özet daha.. Ago Paşa'nın Hatıraları


Cumhuriyetin ilanından sonra ilk partilerin kurulmasıyla iktidar partilerin sık sık değiştiği zamanlarda Sultan Ahmet’in karşısında bulunan Papağan Ago Paşa’ya sahibi tarafından iktidardaki partinin sloganı öğretilince parti ileri gelenlerinden birisi hemen gelerek Ago Paşa’yı alır;ve çok rahat ve modern bir hayt yaşamaya başlamasını sağlar. Fakat çok geçmeden iktidar değişir ve papağan sahibinin kendisine bir zarar gelmesi korkusu ve hiddetiyle tekrar dükkana döner.burada yeni partinin sloganı öğretilir.birkaç gün sonra yeni partiden birileri gelir ve kuşu alır. Bu olay defalarca tekrar eder. Çünkü hiçbir zaman yönetim uzun süreli kalıcı olmamıştır. Kitabın ilk bölümünde bu çalkantılı dönemin olayları bir papağanın ağzından nakledilmiştir.
Hülya Bu Yaa…: İkinci bölümde Amerikalı bir seyyahın Ankara’ya dair müşahedatı bulunmaktadır. Buna göre Ankara insanının hayal gücünü zorlayacak derecede, üstün teknoloji ile donatılmış yaşama kolaylıkları bir ütopya şeklinde geliştirilmiştir. Öyleki Ankara’da mevsim dahi kurulan akümülatörleri devamlı aynı ve sıcaklık en uygun dereceye ayarlanıyor ve devamlı gündüz yaşanıyor. Hiç yağmur yağmıyor.
Meyvalara Dair…: Bu bölümde meyvelerin bütün güzellikleri en ince ayrıntısına kadar söylenmiş ve meyvelerin manzarası; kırlardan, denizlerden ve gruplardan daha hoş olarak söylenmiştir.
Yemeklere Dair…: Meyve ve sebzelerin pişirilmiş hali olan yemeklerin güzellikleri ve özellikleri zaman zaman yemekleri dahi konuşturarak açıklamıştır.
İşrete İkbale Dair…: İşret ve ikbal karşılaştırılmıştır ve örneklerle açıklanmıştır. Mesela insan rakı(işret) masasının başına eğlenelim diye ikbal masasının başına ise iş görelim diye oturur. Ama ikiside insanı değiştirir. Ya büsbütün deli eder ya da aptal eder, saçma söyletir, falso yaptırır, çam devirtir.
Parasızlığa Dair…: Dünyada yokluğun en çok hissedildiği ve diğer bütün yoklukları örten varlık(madde) olarak paradan bahsedilir ve parasız bir insanın ruh halini düşüncelerini ve hayatını örneklerle açıklar.
Suya Sabuna Dair…: Bu bölümde hamamdaki insanların çıplak oldukları için hiçbirinin birbirinden farkı olmadığını ve bu örneklede insanların davranışlarında elbisenin rolünden bahsediyor.
Dargınlığa Barışıklığa Dair…: İnsanlar arasında en küçük yaşta başlayıp mezara kadar dargınlık ve bunları yaşayan insanların barışmayı istedikleri halde gururları ile girdikleri mücadeleyi konu alıyor.
Korkuya Dair…: İnsanların ömürlerinin yarısını kaplayan ve heryerde bizimle olan korjudan bahsetmekte ve örneklerle bütün canlıların birbirlerinden korktukları belirtilmektedir.
Misafirliğe ve Misafirlere Dair…: Misafirliğe gidenin ve ve sahibinin yaşadığı sıkıntıları her iki yönden bakarak anlatıyor ve bu iki tarafın birbirinr karşı yanlış yapmamak için hareketlerine koyduğu sınırlamalar ve iç dünyalarında düştükleri tezatları anlatılıyor.
Tesadüfe Dair…: Bu bölümde de insan yaşamının her yönünü bütünüyle tesadüflerin değiştirdiğini, çok büyük tesadüfler sayesinde ölümden dönen insan hikayeleriyle destekleyerek anlatıyor.
Bunu izleyen bölümlerde de buna benzer hayatttan alınmış kesitlerle bazı olaylar veya hayal ürünü olaylarla karşılaşmaktayız.

12 Mart 2008 Çarşamba

refik halid karay - anahtar romani ozeti indir

refik halid karay - anahtar romanı özeti indir

Kenan, anahtarını kaybettiği günün akşamı apartmanının kapısını ilk kez olarak kendisi açamaz. Hiçbir şey kaybetmesini, hele başkasının bunu öğrenmesini istemeyen bir kişidir. Bu yüzden de hanımı Perihan’da bulunan eş anahtarı usulcacık haber vermeden alıp bir tane daha yaptırmayı düşünür. Hem yarın Perihan’ın kabul günüdür ve dışarı çıkmayacaktır. Dolayısıyla farkına varmayacaktır.

Planladığı gibi anahtarı yaptırır. Kimseye farkettirmeden karısının anahtarını koyar. Artık kendi anahtarı vardır. Bir gün eve geldiğinde anahtarını kilide sokar ; fakat kapı açılmaz. Bu duruma çok şaşırmıştır. Olacak iş midir? Karısındaki anahtar kapıyı açmamaktadır. İşte o an aklına çok kötü durumlar gelmeye başlar : “ Yoksa karısı onu aldatıyor olabilir mi? Muhtemelen anahtar da onunla buluştukları evin anahtarıdır. Nereye gider? Ne yapar ne eder? Peki kimle? Şununla olabilir mi? Bununla olmaz mı? Niye beni aldatıyor? Neden böyle yapmaya ihtiyaç duydu? Yoksa kötü bir evlilik geçirdiği o ilk kocasına mı dönmüştü? “ vb. Bir çok soru kafasını kurcalamaktadır. Bu sorularla adeta kafasını bozmuştur; ancak nedense bir kez olsun bu durumu Perihan’ a açmamakta , anahtarın kime ait olduğunu sormamaktadır. Bunu ona nasıl sorarım , onun sadakatinden şüphem var mı yok mu arasında gidip gelir.

Zamanını evlilik hayatını en baştan beri düşünmekle geçirir olmuştur. Sonunda iyice zıvanadan çıkmış ve bir gün karısının peşine adam düşürüp ne yapıp nereye gittiğini araştırmaya kalkmıştır. Hiç ihtiyacı olmadığı halde çocukluk günlerindeki gibi bir bıçak alır. Hatta bir gün hiç adeti olmadığı halde bir kıza bir şeyler içmeyi teklif eder. Onunla biraz vakit geçirirler ve sonra tekrar buluşmak için anlaşır ayrılırlar. Hasılı artık ne yaptığının farkına bile varamamaktadır.

Aslında Kenan psikolojik bir rahatsızlık geçirmektedir. Bunun sebebi de türlü stresler içinde yaşadığımız şu koşturmacalı iş hayatıdır. Yaptığı tüm bu dengesiz işlerin sebebi de işte budur. Kendisini hakikaten seven bir karısı vardır. Karısı onun için çok endişelenmektedir. Tek dileği kocasının bir an önce iyileşmesidir. Kocasının bir akrabası ve ruh ve sinir hastalıkları doktoru onu teselli etmeye çalışmaktadırlar. Olaylar böyle seyrederken Kenan’ın cebinden çıkan anahtar bu kez karısını düşünmeye sevk eder. Acaba bu anahtar Kenan ile beraber görülen o kıza mı aittir? Bunları araştırırken eski kocasının ziyaretine sık gittiği bir bayan arkadaşının apartımanına taşındığını ve Kenan için bir endişe kaynağının da bu olduğunu öğrenir. Buna rağmen Perihan gerçekten Kenen’a sadıktır. Biricik arzusu kocasının yeniden sağlığına kavuşmasıdır. Hatta o bir kızla gönül eğlendirmiş dahi olsa ona gücenmeyecektir.

Perihan’ın dilediği olur. Kenan sağlığına kavuşur. Artık bulundukları stresli ve sıkıcı ortamdan kurtulmak eski zamanlarındaki mutlu günlerine dönmek istemektedirler. Bunun için en başta oturdukları yeri değiştirmeye karar verirler. Burada öneri Perihan’dan gelir. Bu mekan ilk aşk yuvaları olan küçük müstakil bir evden başkası değildir. O eve giderler. Perihan elindeki çantadan bir anahtar çıkarır. İşin bütün muamması işte o an çözülmüştür. Onca endişeye yol atan bu küçücük anahtar o ilk aşk yuvalarının , oturdukları ilk eve aittir. Perihan çok sevdiği bu evden bir hatıra olarak almıştır. Olsun artık huzura ermişlerdir. Mutlulukları bu evde devam eder.

8 Mart 2008 Cumartesi

Ahmet Hamdi Tanpınar-Huzur romanı özeti

ahmet hamdi tanpınar - huzur romanı özeti indir

Kitap İHSAN, NURAN, SUAT ve MÜMTAZ başlıkları altında 4 bölümdür.
İHSAN :
Bu bölümde Mümtaz’ın küçük yaşta ailesini kaybetmesi, İstanbul’a, amcasının oğlu İhsan’a gelmesi ve İhsan’ın Mümtaz’a olan etkisi anlatılır.
Mümtaz, S… şehrinde yaşarken oturdukları ev Rumlar tarafından işgal edilir ve babası öldürülür. Annesi ile A… şehrine gelirler. Burada annesi de hastalanarak ölür. Mümtaz’ı akrabaları İstanbul’a gönderirler. İstanbul’da kendisinden 28 yaş büyük amcasının oğlu İhsanlarda kalır. İhsan Macide ile evlenir, Ahmet ve Sabiha isminde çocukları olur. Mümtaz okuma alışkanlığını, tarihe ilgi duymayı, sosyal düşünebilimeyi İhsan sayesinde öğrenir. Mümtaz gençlik döneminin ilk aşkını Nuran’a karşı yaşar. Nuran, Fahri’den boşanmış bir kızı olan dul bir kadındır. İhsan amansız bir hastalığa yakalanır. Macide de yaşlandığı için evin tüm işleri Mümtaz’a kalır. Bir gün Nuran Mümtaz’dan ayrılır ve eski kocasına geri döner.
NURAN :
Bu bölümde Mümtaz ile Nuran’ın tanışmaları ve yaşadıkları olaylar anlatılır.
Bir gün Mümtaz vapurda Nuran’la karşılaşır ve birbirlerine ilgi duyarlar. Nuran Fahri’den geçimsizlik sebebiyle ayrılmıştır. Sebebi Fahri’nin Nuran’ı aldatmasıdır. Nuran’ın 7 yaşında Fatma isimli bir kızı vardır. Evlenmeden önce Suat ile flört etmiştir. Boşandıktan sonra Suat’ın hastalandığını öğrenir. Mümtaz Suat’ı hayata döndürmek için elinden geleni yapar. Bu arada Suat’ın Nuran’a olan sevgisi bitmemiştir. Mümtaz Suat’I kıskanmaya başlar; fakat Nuran’la Mümtaz’ın ilişkileri gelişir ve birliktelikleri İstanbul’un çeşitli semtlerinde dolaşarak devam eder.
SUAT :
Bu bölümde Suat’ın yaşadığı bunalım, Nuran’a olan sevgisi ve Mümtaz ile olan ilişkisi anlatılır.
Mümtaz ev halkıyla beraber arkadaşlarını yemeğe davet eder. Hem musiki dinlemek hem de felekten bir gece geçirmek için hazırlanırlar. Yemeğe Suat biraz geç gelir ve çok düşünceli bir şekilde kenara oturur. Misafirler birer birer evi boşaltırlar. Suat ise kendini içkiye verir ve sarhoş olup saçma sapan konuşmaya başlar. Konuşmasında Allah’ı tanımadığını üstüne basarak belirtir. Suat’ın hastalığı inancı ve Nuran’a olan aşkı ile ilgilidir. Daha sonra evden dışarı çıkar. Bir gün Suat Mümtaz’a bir mektup bırakır ve kendini asarak intihar eder. Bu olay Mümtaz ile Nuran’ın arasının açılmasına sebep olur ve evlenecekleri yerde ayrılmak zorunda kalırlar.
MÜMTAZ :
Bu bölümde Mümtaz’ın Suat’ın ölümünden sonraki ruhsal durumu anlatılır.
Suat’ın ölümünden sonra Mümtaz çok düşünceli bir hale gelir. Bir yandan İstanbul’un çeşitli semtlerinde dolaşarak toplumsal açıdan insanların durumlarının, kendisi için ne anlama geldiğini anlamaya çalışır, diğer tarafta ülkenin savaşa girip girmeyeceği, Hitler’in Almanya’daki baskısı, dünya devletlerinin durumu konuşulur. Mümtaz’ın arkadaşları savaşın çıkacağını düşünürler. Mümtaz ise bunu istemez. Çünkü arkasında bırakacağı ve sorumluluk duyduğu kişileri düşünür. Mümtaz, Nuran’dan ayrıldıktan sonra Suat’ın ölümünden kendisini sorumlu tutar. Her gittiği yerde onu görmeye ve sesini işitmeye başlar. Hep kendisini takip ettiğini sanır. Mümtaz Suat’tan kaçmaya başlar en sonunda eve gelir. Evde bir doktor vardır. İhsan’ın iyi olduğunu söyler; fakat doktor Mümtaz’a Suat’ın kendisi olarak gözükür. Mümtaz kendini kaybederek yaşadığı bu psikolojik bunalım sonucu ölür.

3.KİTABIN ANAFİKRİ :
Geçmiş değerlerin yarattığı kültür ile Batı kültürü arasındaki ilişki ve aşkın toplum üzerindeki etkisi insanların yaşam tarzlarını değiştirir.

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ :
MÜMTAZ : Küçük yaşta ailesini kaybetmiş, İstanbul’da amcasının oğlu İhsan’ın yanında yetişmiş, tarihe ve toplumsal hayata önem veren, sevdiği kişiye bağlılığı kusursuz olan genç, yakışıklı birisir.
NURAN : 7 yaşında bir kızı olan güzel, alımlı yaşadığı olaylardan çabuk etkilenen dul bir kadındır.
SUAT : Nuran evlenmeden önce aşkı tanıyan daha sonra Nuran’ın evlenmesiyle içine kapanan; fakat aşkı hiç bitmeyen, bu sebepten dolatı ölümü göze alan birisidir.
İHSAN : Mümtaz’ın yetişmesinde büyük pay sahibi olan ; fakat Nuran’dan ayrılması sebebiyle hastalanarak yatağa düşün yaşlı birisidir.

5 Mart 2008 Çarşamba

Halit Ziya Uşaklıgil- Mai ve Siyah özeti

türk edebiyatında batılı tarzda yazılan ilk romanlardan kabul edilen mai ve siyah'ın özeti.

halit ziya uşaklıgil -mai ve siyah özeti

kitabın özeti

Ahmet Cemil, okulu bitirdikten sonra annesi ve kız kardeşini beslemek için çalışmak zorunda kalır. Bunun için elinden fazla bir şey gelmemektedir. Çünkü tek yabancı dili vardır ve başka bir şeyden anlamaz. Ona kalsa bütün çalışmalarını şiir üzerine toplamayı; edebiyatımıza bir başka yön , yöntem vermeyi ister. Ancak hayatın bütün güçlükleri sanki onun yakasına yapışmıştır.Ali Şekip, Hüseyin Nazmi genç arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu şiirde yeniliktir. Raci gibi kendisini kıskanan, arkasından çeşitli dedikodular yaratan birine rağmen şiirde yapacağına inanır. Ahmet Cemil çok yakışıklı birisidir ve arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya aşık olur. Tek kaygısı onunla evlenmek, ona layık bir yuva kurabilmektir. Hep bunun mümkünlüğünü düşünür ve hayal eder. Okulu bitirdikten sonra, zavallı genç çok sıkıntılı bir devre geçirir. Evlerine gittiği öğrencilerinin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalır. Böylelerinden para kabul etmeye mecbur kalmak ona pek ağır gelir. Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. Ona çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılarda onun derisini yüzerler. Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur.Ahmet Cemil günün birinde ”mirat-ı şünun” adlı gazeteye kapılanır. Hayatı az çok düzene girer. Hatta gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal ile evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için anlaşamazlar. Vehbi efendi çok kaba , durmadan içen küstah bir kimsedir. Ahmet Cemil onun adiliklerine dayanamaz. Bir gece Vehbi İkbali öyle hırpalar, ve ikbal çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil çıldırmış gibi bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini dar atar Ali Şekip’e annesinden aldığı küpeleri , yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşine ölümden kurtarması gerekmektedir hiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden kurtaramaz.Hüseyin Nazmi uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir, işinden memnundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceği yerde sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır. O zaman Ahmet Cemil Lamia’ya tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunalar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, annesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar. Bir an sevgilisini itiraf etmeyi düşünür ama yoksulluğu işsizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da önce vazgeçer.Önce kardeşi sonra Lamia... geriye ne kalmıştır? Eseri mi? Genç adam, bütün ömrünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Gözlerinde yaşlar ağzında acı bir lezzetle seyreder. O eserin zaten bir anlamı kalmamıştır artık. Mademki Hüseyin Nazmi gidiyor oda gidecektir. Bir gün arkadaşıyla Taksim bahçesinde otururken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi oda Anadolu’da bir görev alıp gidecektir. Kendisine kırgınlıktan başka bir şey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner gece karanlığında son defa İstanbul’u seyreder. Vaktiyle Tepebaşında gece gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştür şimdi her taraf simsiyahtır. O da, güneşten hayatının biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçıp, sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat yaşam sürdürecektir

Refik Halit Karay - Sürgün özeti

uzun yıllar sürgün hayatı yaşamış refik halit karay'ın bu yıllarını kaleme aldığı ölümsüz eseri.. Sürgün

refik halit karay-sürgün özeti

Romanın özeti
Hilmi Efendi büyük bir acı içinde Beyrut’a gider. Daha doğrusu sürülür.Ailesi her zaman aklının bir köşesindedir. Onlardan ayrı kalmanın acısını çeker. Beyrut’ta tanıdık bir yüz ararken bir gün gazozcu Çopur Apti ile tanışır. Birlikte belediye tarafından tahsis edilen eski medreseye giderler. Orada Şair Kenan , Ali Kemal ve Nuri Hoca’ yla tanışır.Onlarla birlikte kalmaya başlar. Aynı zamanda gazozculuk yapar. Bir gün muhabbet esnasında diğerleri askerlere laf atarlar. Kendiside eski bir asker olduğu için sinirlenir ve Şair Kenan’la tartışır. Şair Kenan ölür. Defnederler. Şair Kenan’ın ölümünde Hilmi Efendi’yi suçlarlar. Oradan ayrılır. Bir inşaatta çalışmaya başlar. Aynı zamanda orada yatıp kalkar.Aradan birkaç hafta geçer. Eski silah arkadaşı Şakir Bey’le karşılaşır. Arkadaşı onu köydeki evine davet eder. Köye gider ama birtürlü başından geçenleri arkadaşına anlatamaz. Şehre geri döner. Bir mektup gelir. İçinde para vardır ama kimden geldiğini bilmez. Daha sonra bir paketle kıyafet gelir. Hilmi Efendi üzntülere dayanamaz ve hastalanır. İyleştikten sonra bir yerde otururken Şehzade Keramettin Efendi ile tanışır. Şehzadenin evinde kalmaya başlar. Artık herşey değişmeye başlar , şehride sevmeye başlar. Evdeki hizmetçi besleme Suzudil’den hoşlanır. Günler geçer Şehzade‘nin parası biter. Her yere borçlanır. Şehzade gizlice Mısır ‘a gitmeye karar verir. Hilmi Efendi şehre döner. Herşey kötüleşir. Suzudil ve onun yaptığı iyilikler aklından hiç çıkmaz. Onu sevdiğini anlar.Aradan iki yıl geçmiştir. Bir yıldır ailesinde haber alamadığı için Şamda açılan konsolosluktan haber almaya gider. Bir kahvede Boşnak İhsan lakaplı Mehmet İhsanla tanışır.İhsan bir teşkilat başıdır. Bir süre sonra haber gelir. Ailes başka bir yere taşınmış ve kızı Seher’in de dost hayatı yaşadığını öğrenir. Sürgün hayatında yaşadığı ızdıraptan kızının ölmüş olmasını bile düşünür. Kızına duyduğu sevgi kine döner. Anadolu’ya teşkilat sayesinde gizlice girip önce kızını sonradakendini öldürebileceğini düşünür. Bir süre sonra Vecihi Paşazade İrfan Beyle tanışır. Ona kanı ısınır.İrfan babadan kalma çiftliği almak için gelmişyir. Aralarında ayrı gayrı kalmaz. İrfan çiftlik için Halep’e gider. Düşüncesi çiftliği alıp başına Hilmi Efendiyi geçirmektir. Aradan bir sene geçer. İrfanda bir mektup gelir. Hilmi efendi çok sevinir.İrfan bu zaman sarfında Halip’ in bahçe barlarına alışır. Onlardan birinde Nevber adlı bir kadınla tanışır. Çok samimi olurlar. Sık sık dertleşirler. Nevber asıl isminin Seher olduğunu söyler.İrfan onun Hilmi Efendinin sürekli anlattığı nalatırkae kin kustuğu kızı olduğunu anlar. Seher’e babasınıyakında çiftliğin başına geçmek için Halep ’ gelecegini söyler. Seher İrfan’dan utanmaya başlar ve Halep’ten ayrılmak için yardım ister. Sonraları Seher birden dğişir. İffan yaptıklarına pişman olur. Çeker gider ama Seher’ede aşık olmuştur.Bunlar oluken Hilmi Efendi Halep’e gezi düzenleyecek olan devlet reisinin kafilesine eski bir arkadaşı sayesinde dhil olur.İrfan şehirden kopamaz, tekrar nevber’I izlemeye bara gider. Orada birlikte olduğu katip arkadaşından duyduklarına çok üzülür. Seher başka biriyle yatmaktadır. Seher İrfan’la son birkez görüşmek ister. Zorda olsa İrfan tekrar görüşmeyi kabul eder. Sabaha kadar bekler am Seher gelmez. Seher o gece yine dostunun yanında kalmıştır. İrfan Seher’I tekrar yakalar.Birlikte içki içerler. İrfan sarhoşken Seher oma esrar içirir. Birlikte İskenderuna giderler. İrfan yapacağı herşeyi unutur. Seher onu tekrar uyurken yanlız bırakır ve barda tanıştıgı biriyle Halep’e geri döner.Sahneye çıkar.Barın sahibi devlet reisinin geleceğini söyler bir sonraki gün.İrfan halp’e döner ve İstanbul’a gideceğini söyler.Seher umursamaz. Halep garından trene binerken Seher gelir ve af diler. Ama fayda etmez.Heyet gelir. Hilmi Efendi otelde İrfan’ın boşalttığı oday yerleşir. O gece heyetle birlikte bahçede eğlenceye gider. Nevber’in ününü oda öğrenir ve merak eder. Ayrıca İrfan’ın İstanbul’a dönme sebebinin Nevber olduğunuda öğrenir. Nevber sahneye çıkınca birden Hilmi Efendi şok olur ve oracıkta yığılır kalır. Hilmi Efendi ölmüştür. Seher kimin öldüğünü anlamaz ve eğlenceden sonra devlet reisinin odasına gider. Hilmi Efendi’yi morga götürürler. Morg bekçisi Beyrut’taki ilk arkadaşı Çopur Apti’dir.Çopur Apti arkadaşının o biçare halini görünce şok olur. Son yolculuğuna arkadaşını yasin okuyarak gönderir.

Halide Edip Adıvar - Ateşten Gömlek özeti

halide edip adıvar-ateşten gömlek özeti

Kitabın özeti
Peyami, dışişleri mesleği seçen bir gençtir. Bacaklarını kaybetmiştir. Hatıralarını yazdığı sıralarda, kafatası açılarak içeride kaldığı sanılan bir kurşun aranacaktır.Peyami’nin uzak bir akrabası olan Ayşe, İzmir’den onunla evlendirilmek üzere İstanbul’a davet edilmiş, ama Peyami istememiştir. Bunun üzerine,onuruna çok düşkün olan Ayşe, bir daha hiçbir zaman Peyami’yle evlenmemeyi aklına koymuştur. Nitekim bir başkasıyla evlenir.Ayşe’nin kardeşi Cemal de subay olan akrabadır Harbiye Nezaretindeki Binbaşı İhsanla mütarekenin ilk zamanlarından beri çok iyi anlaşmaktadırlar.O sırada hepsi İstanbul’da bulunmaktadırlar. Peyami’nin annesi, Şişlideki salonuyla o günlerin kibar kadını, tanınmış kadını, söz geçiren bir kadınıdır. Kadınlar arasındaki propagandayı o idare eder. İstanbul’da, çeşit çeşit inanç, türlü çalışma vardır. Özellikle manda taraftarları, ülkeyi bir başka yabancı devletin boyunduruğu altına koymak isteyenler çok çalışmaktadır. Bir gün İzmir’e Yunanlıların çıktığı haberi gelir. Ayşe’nin kocasını , küçük oğlunu, suçsuz insanla birlikte süngülemişler, delik deşik etmişlerdir. Ayşe, kalkar İstanbul’a Peyamilere gelir.İşte bu büyük toplantıdan sonra ihsanla Cemal, Anadolu’ya geçerler. Şiddetli bir tifo geçirdikten sonra Peyami’yle Ayşe de, bir kağnıya atlayıp Kandıra köylerinde İhsan‘a kavuşurlar. Bir çete kurmuşlardır. Ulusal harekete karşı koymak isteyen köylerie yol gösterirler. Peyami’yi, dil bilgisinden yararlanmak üzere, mütercim olarak Milli Müdafaaya verirler. Ankara’ya gelir. Ayşe hemşire olmuş Eskişehir’e gitmiştir. İhsan, sessiz ve çelikten bir insan gibi, yorulmak bilmeden didinir, çalışır. Hepsi Ayşe’nin, İzmirdeki kızının peşinde, İzmir yolunda ölmeye söz vermiştir. Bu sırada, sanki arkalarından ateşten bir gömlek giymişlerdir. Peyami, büyük bir uğraş vererek İhsan’ın komutasına geçmiştir. İhsan Peyami’ye nasıl Ayşe’yi sevdiğini anlatır. İkinci Dünya Savaşında kurşunların önüne atlamış; Ölümü beklemiş ama kurşun gelip göğsüne saplanmıştır. Hastahanede yer olmadığı için İhsanı otel odasına yatırmışlardır. Ayşe’de her sabah gelip yarasına bakıp gidermiş ve ihsan Ayşe’ye evlenme teklifi eder. Ayşe mantosunu alarak kaçmaya başlar. İhsan yarasını açarak ölüme teşebbüs eder.Ayşe geri döner ve Ayşe İhsana hava değişimi alarak Ankara yollar.Orada ihsanın amcasını kardeşiyle evlendirmek isterler ve ihsan kabul etmez ama dönerken amcasının kardeşini öperek gider. O anda da öpüşmeyi Ayşe görür. İzmir’de savaş başlamıştır ve vurulur Peyam'nin kolları arasında ölür. Ayşe’de vurulur.Peyami‘de sedyeyle Ayşe’yi taşır ve bir köprü altında kaputa bulur kanlı gömlek buluyor. Bunun üzerine iki doktor hatıra defterindeki olayların, kafasına kurşun girmesi ileri gelme hayalleri olduğuna karar verdiler.

2 Mart 2008 Pazar

Cahit Sıtkı Tarancı - Otuz Beş Yaş Şiiri

cahit sıtkı tarancı- otuz beş(35) yaş şiiri.
Düzenlenen şiir yarışmasında birinciliği alan Cahit Sıtkı'nın otuz beş yaş şiiri.

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakalarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarümar?

N'eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir, nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Reşat Nuri Güntekin- Yaprak Dökümü Özeti

reşat nuri güntekin - yaprak dökümü özeti

Yaprak dökümü bir aile dramını ortaya koyar. Romanın başkahramanı Ali Rıza Bey, Suriye'de, Anadolu'da 25 yıl çalışmış emekli olmuş, aile ekonomisine katkı için yaptığı yan işine son verilmiş, eski bir memurdur. Karısı, üç kızı ve bir oğlundan oluşan ailesiyle İstanbul'a gelir, geçim zorlukları içindedir. Eski bir öğrencisi Muzaffer Bey, yöneticisi olduğu bir şirkette ona bir iş sağlarsa da, Muzaffer'in kendi ahlak anlayışına sığmayan davranışları yüzünden Ali Rıza Bey, işi bırakır. Oğlu Şevket'in bir bankaya memur oluşu aileye yeni bir ümit kapısı açmıştır; fakat Şevket'in bir sekreterle evlenişi gelinin görümce Necla ve Leyla ile eğlence düşkünlüğü evde düzenledikleri partiler, eğlenceler geçim zorluğunu daha da artırır. Büyük kız Fikret, kendini kurtarmak için aileye yük olmamak için birkaç çocuklu adamla evlenip Adapazarı'na gider. Böylece Fikret, aile ağacından kopan ilk yaprak olur. Şevket, bankadan zimmetine para geçirir, hapse girer, bu ikinci kopuştur. Ali Rıza Bey, Bağlarbaşındaki evini satar, daha küçük bir ev alır oraya taşınırlar. Necla'da evlenir. Zengin diye evlendiği Suriyelinin birkaç eşli olduğu ortaya çıkar, bu üçüncü kopuştur. Leylanın iffetini kaybetmesi ve sonunda zengin bir avukatın metresi olması yani aile ocağından dördüncü evladın da ziyan olması karşısında Ali Rıza Bey felç geçirir. Karısı, Leyla ile oturmaktadır. Babasını hastaneden Leyla çıkarır, apartmanına götürür. Şimdi Ali Rıza Bey, Leyla'nın yanında içten içe bir itancı ve kendi mutsuz hayatını yaşamaktadır.