5 Mart 2008 Çarşamba

Halit Ziya Uşaklıgil- Mai ve Siyah özeti

türk edebiyatında batılı tarzda yazılan ilk romanlardan kabul edilen mai ve siyah'ın özeti.

halit ziya uşaklıgil -mai ve siyah özeti

kitabın özeti

Ahmet Cemil, okulu bitirdikten sonra annesi ve kız kardeşini beslemek için çalışmak zorunda kalır. Bunun için elinden fazla bir şey gelmemektedir. Çünkü tek yabancı dili vardır ve başka bir şeyden anlamaz. Ona kalsa bütün çalışmalarını şiir üzerine toplamayı; edebiyatımıza bir başka yön , yöntem vermeyi ister. Ancak hayatın bütün güçlükleri sanki onun yakasına yapışmıştır.Ali Şekip, Hüseyin Nazmi genç arkadaşlarıyla başlıca tartışma konusu şiirde yeniliktir. Raci gibi kendisini kıskanan, arkasından çeşitli dedikodular yaratan birine rağmen şiirde yapacağına inanır. Ahmet Cemil çok yakışıklı birisidir ve arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’ya aşık olur. Tek kaygısı onunla evlenmek, ona layık bir yuva kurabilmektir. Hep bunun mümkünlüğünü düşünür ve hayal eder. Okulu bitirdikten sonra, zavallı genç çok sıkıntılı bir devre geçirir. Evlerine gittiği öğrencilerinin şımarıklıklarına katlanmak zorunda kalır. Böylelerinden para kabul etmeye mecbur kalmak ona pek ağır gelir. Başka çare de yoktur. Pek dayanamaz hale gelince bu sefer kitapçılara polis romanları tercüme etmeye kalkar. Ona çağlarda pek sayılı olan bu kitapçılarda onun derisini yüzerler. Geceler boyu göz nuru dökerek yaptığı anlamsız tercümelere hiç denecek kadar az para verirler. Ne öyle eserleri tercüme etmek ister ne de parasını üzüle üzüle almaya razı olur.Ahmet Cemil günün birinde ”mirat-ı şünun” adlı gazeteye kapılanır. Hayatı az çok düzene girer. Hatta gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal ile evlenir. O zaman Süleymaniye’de eski bir evde oturan Ahmet Cemil kardeşini mutlu görmek hevesiyle güzel bir düğün yapar. Ama bu evlilik o zamanın evlenme şartları yüzünden başarılı olmaz. Evlenenler daha önceden birbirlerini tanımadıkları için anlaşamazlar. Vehbi efendi çok kaba , durmadan içen küstah bir kimsedir. Ahmet Cemil onun adiliklerine dayanamaz. Bir gece Vehbi İkbali öyle hırpalar, ve ikbal çocuğunu düşürür. Ahmet Cemil çıldırmış gibi bir halde, arkadaşı Ali Şekip’in dükkanına kendini dar atar Ali Şekip’e annesinden aldığı küpeleri , yüzükleri emniyet sandığına rehin etmekte kendisine yardım için gitmiştir. Kız kardeşine ölümden kurtarması gerekmektedir hiçbir önlem zavallı İkbal’i ölümün pençesinden kurtaramaz.Hüseyin Nazmi uzakça bir görevle dış işlerine tayin edilmiştir, işinden memnundur. Ahmet Cemil, bir gün onu ziyarete gider. Bir aya kadar memleketten ayrılacak olan Hüseyin Nazmi, sevineceği yerde sanarak Ahmet Cemil’e başka bir haber daha verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır. O zaman Ahmet Cemil Lamia’ya tek tük hatıra kırıntılarını bir daha yaşar. Bunalar, Lamia’nın çocukluğu ile ilgilidir. Zihninde, kızı, annesinin ısrarıyla evlenmeyi kabul etmiştir diye tasarlar. Bir an sevgilisini itiraf etmeyi düşünür ama yoksulluğu işsizliği aklına gelince bir yuva kuramayacağını kabullenir. Bundan da önce vazgeçer.Önce kardeşi sonra Lamia... geriye ne kalmıştır? Eseri mi? Genç adam, bütün ömrünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraklamadan ocağa atıp yakar. Gözlerinde yaşlar ağzında acı bir lezzetle seyreder. O eserin zaten bir anlamı kalmamıştır artık. Mademki Hüseyin Nazmi gidiyor oda gidecektir. Bir gün arkadaşıyla Taksim bahçesinde otururken ileriye ait tasarlarını, tasarladıklarını hatırlar. Şimdi oda Anadolu’da bir görev alıp gidecektir. Kendisine kırgınlıktan başka bir şey sağlamayan bu İstanbul’dan kaçacaktır. Kararını yerine getirir. Dertli anasını alarak bir vapura biner gece karanlığında son defa İstanbul’u seyreder. Vaktiyle Tepebaşında gece gözlerine bir elmas yağmuru gibi görünen ışıklar sanki sönmüştür şimdi her taraf simsiyahtır. O da, güneşten hayatının biçareliğiyle alay eden ışıktan kaçıp, sonsuz bir yoklukta mutlu ve rahat yaşam sürdürecektir

1 yorum:

Adsız dedi ki...

daha uzun olması lazım